10 Aralık 2010 Cuma

yihhuu! Etsy!



sonunda ben de etsy'de bir dukkan açtım. daha emekliyorum ama bakalım neler olacak. binbir milyon endişe bürüdü şimdiden bünyeyi. acaba satış yapabilecek miyim acaba birilerinin gözünü yakalayacak mı işlerim?

şimdilik bir deste ürün koydum yalnızca. zamanla ekleyeceğim, duruma göre. bu arada nasıl idare edilir hiç bilmediğim bir alan etsy. bu yüzden en kısa zamanda yardım için bol bol yazı okumam gerekiyor sanırım. ( bu da daha yuksek lisansından kendini yeni kurtarmış benin yeniden uzuun uzuun yazılar okumaya geri dönmesi anlamına geliyor)

zamanla seramikler, dijital printler de koyarım diye hayal ediyorum şimdilik ama herşey o mekanın sağlayacağı faydaya bağlı biraz. bunların dışında bütün sonbaharı guneyde ev tadilatı ile geçirdik -bizzat yaptık, bizzat ameleydik- biraz masraflardan kar ettik ve kenarından da olsa tatil yaptık. ama mali durum bodoslama aşağıya gidiyor, malum ekonomik kriz..

bu arada etsy dukkanım : http://www.etsy.com/shop/kumrusshop

10 Eylül 2010 Cuma

rings

a set of adjustable rings.. polimer kilden ayarlanabilir yüzükler. link







star earrings




new earrings





paper bracelets

recycled and hand painted paper bracelets made from newspapers.
geri dönüşümlü ve elde boyanmış, gazeteden yapılma kağıt bilezikler.
hepsi alexiacortez.pasaj.com adresinde satılıktır.



origami

My first origami stars with yuzen paper.. probably I will be using this pattern for new year's ornaments ;)


all purpose polymer clay buttons ..

polimer kil düğmelerim. hepsi alexiacortez.pasaj.com adresinde satılıktır

home made pizza..

home made fat free biscuits




1 Ağustos 2010 Pazar

Newspaper Recycled Bracelets

my latest hand crafted recycled paper bracelets. some are painted with acrylic, some have origami paper (yuzen) collage. semi resistant to water. soon will be on sale at: http://alexiacortez.pasaj.com/



31 Temmuz 2010 Cumartesi

Recycled Vase

I needed a long vase for my flowers and didn't want to buy one. so using my crafting skills (:P) I created one from two empty tin cans and newspapers. I was making pencil holders until recently, covering tin cans with papier mache -which you can check it here. this time I didn't use papier mache. covered it with newspaper only and left it as it is. It could be painted of course, or covered with collage.


final state

Newspaper Recycled Bracelets

these are a whole new series of hand crafted bracelets made from newspapers which I painted myself! there are lots of them, when I'll find the time I'll took pictures and you will see the endless possibilities of colors. Maybe I will sell them too ;)

Fat-free salty cookies

who-hooo!!!!
my latest biscuit experiment with the new cookie cutters. I tried to find a recipe on the web but seems like nobody likes fat free cookies especially if they are salty. so the result was "none". but, this first experiment of mine came out just fine. they are tasty all the same as the fatty ones and are a good snack for those who have the same illness as me.



26 Mayıs 2010 Çarşamba

Orhan Deliorman dogumgünü için Tshirt!

25 Mayıs 2010 tarihinde Orhan Deliorman'ın doğumgününe davetliydik. malum benim manita askerden yeni döndü, kafamı toparlayamamış bir halde ne yapacağımı düşünürken ailecek ortak bir kararla tshirt yapmaya karar verdik. fikir ortak, uygulaması benden. boyanın ne kadar dayanıklı oldugunu bilemiyorum maalesef, hayatımda bir ilk oldu bu stencil uygulaması da tshirt boyama olayı da.. bakalım göreceğiz :)

İlk tshirt. bitmiş hali

Önceki aşamalar



Bunlar da alternatif uygulamalar. Şahsen tekstil kalemini boyasından daha çok sevdim. daha yumuşak hafif ve kullanması kolay. tekstil boyası daha kalın ve hafiften plastikimsi bir his yaratıyor. dolayısıyla gri tshirt uzerine siyah tekstil kalemi kullandım. bir diğer siyah tshirt üzerine de beyaz tekstil boyasının üzerine siyah tekstil kalemi...



gayet bast bir uygulama olduğunu düşünüyorum ama bu kadarı bile beni epey yordu, zahmetli işmiş :)

7 Nisan 2010 Çarşamba

içimden dökülen...


muhtemelen bugüne kadar ki en uzun yazım
3Nisan2010/Babylon istanbul
(resimler
için tıklayın / for english version please click )

olanları yazmalıyım...3 Nisan 2010 babylon- istanbul'da IAMX gösterisinde kulis davetlisiydim. herşey birkaç hafta önce radyo eksende kulağımın takıldığı ve devamlı arka arkaya çalan bir şarkı ile başladı. Aslında bir radyonun aynı parçayı arka arkaya hergün çalmasını sonn derece sıkıcı bulurum ve bu şarkıda da aynı şey oldu,muthiş sıkıldım, tahmin edersiniz ki şarkı da IAMX'in "think of england"ıydı. ben de dedim ki Grooveshark'tan biraz başka parçalarına bakayım, grubu biraz daha tanıyayım. Eğer beni etkileyen başka şarkı bulamazsam grubu tek şarkılık meşhur olarak etiketleyecektim (evet sneaker pimps geçmişini de bilmiyordum)

Bazı şarkıları dinlerken aniden ürperdim ve fark ettim ki benim de işlerimde dışavurmak istediğim bazı duygulardan bahsediliyor. sonra bazı videolar izledim ve grubun seyirciye sunduğu eksantrikliğin etkisini de pas geçemeyeceğim. böylece teker teker şarkıları dinledikçe kendimi kaptırmaya başladım ve bu da benim için gidilecek iyi bir yol değildi, daha öncebenzer bir şekilde pek de hoş olmayan anılarım var Jeff Buckley ile.


Jeff Buckley
hayatımın bir dönemini, sesiyle, şarkı sözleriyle ve trajedisiyle yönetti. o sıralarda kendime eziyet eden, gelecekten umutsuz aşk hayatında muthiş başarısız, sevmediğim bir şehirde yalnız yaşayan, her fırsatta içen, dünyaya kızgın ve çoğunlukla berbat hisseden bir insandım. Dolayısıyla Buckley'nin zerafeti duygularımı çok daha derin hissetmem neden oldu ve sonunda kendimi "dream brother" veya "vancouver"ı defalarca arka arkaya dinlerken ve yalnız başıma evimde ağlarken buldum. bu duygulardan kurtulmam epey zaman aldı. hayatımın aşkını bulunca da kendime bir daha bu kadar derine inmeme konusunda söz verdim.yaşadığım şehri değiştirdim, işimi değiştirdim. tahmin edersiniz ki yaratıcılığım da pek çok diğer şeyle beraber çöpü boyladı.

Iamx grubunu keşfimden bir hafta sonra, bir arkadaşım aracılığı ile bizim şehire bir konsere gelecekleri haberini aldım, hem de bir hafta içinde. Tahmin edersiniz heyecandan ölüyordum. ama bu duygu kendimi aptal ve kötü hissetmeme neden oldu.aslında hayran filan değildim ama yine de grupla tanışmayı hayat, duygular, yaratıcı hayat hakkında konuşmayı çok istiyordum. ama nasıl olcaktı da grupla tanışacaktım? belki imza istesem bi şekilde kendimi konuşuyorken bulurdum. bunu düşünürken birden içime yanlış anlaşılma korkusu düştü. saçmalayan, lafı geveleyen histerik bir hayran olmak istemedim. böylece konuşmayı planlamaktan vazgeçtim, onu yerine en az bir tane resim çekerim dedim.

Bunu da bir arkadaşımdan rica ettim. O da bana bundan önce konserlerine gittiğini ve kulise girmenin imkansız oldugunu söyledi.oy bu laf beni nasıl kızdırdı! arkadaşımdan, gruptan, gösteriden, kendimden, hayranlardan, histerik kızlardan, grubun müziğinden, yine guptan nefret ettim. reddedilme duygusu ve grubun ulaşolamaz uzaklığı kendimi böcek gibi hissetmeme neden oldu. gösteriye gitmemeye karar verdim, sonra fikrimi değiştirdim, sonra yine fikrimi değştirdim, yine ve yine...bu sırada internette grubun ekibine ulaşmayı sağlayan bazı linkler buldum. kulis kuarllarını sormak için de mail attım. çok yardımcı olan bir hatun, Lisa, bana durumu anlattı. nırmalde kimseyi almadıklarını ama grubun promosyonunu yapanlardan ve başarılı olanlardan bazen bir iki kişiyi kulise soktuklarını anlattı.Anlaştık! birkaç promosyon turu attım ve her halikarda beklemeye başladım.bir hafta içinde bana 100% değil ama belki kulise girebileceğimi söyleyen bir mail geldi, hemen ertesi günü ise kesin olarak kulise davetli olduğumu bildiren bir mail!!!


Lisa bana gösteri için birkaç vitrin mankeni bulup bulmayacağımı sordu. araştırıp ona vaktimin yetersiz olduğunu ama isterlerse yardım edebileceğimi söyledim. öte yandan kara kara düşünmeye başladım. acaba sorularımı sorabilecek miydim? hangi soruları sorsamdı? nasıl davranmalıydım? ne yapıp ne konuşmam doğru olurdu? acabalar, ne olacaklar kendime olan güvenimi zehirlemeye başladı ve ben de olayları akışına bırakıp düşünmemeye karar verdim. yine de ana amacım grup elemanlarına İstanbul'u hatırlatan, benden yana bir iyi niyet gösterisi olacak herhangi bri hediye vermekti. bu yüzden son yaptığım bir illustrasyonun 6 değişik versiyonda çıktısını aldım. her bir grup elemanı seçsin diye kişi başı bir tane, bir tane menecere, bir tane de bonus kim isterse. eğer küpe takıyorsa diye de kendi yaptığım bir çift mozaik küpeyi de Janine için paketledim. son olarak ta hepsi için ev yapımı bir şişe şarap. Üstelik grubun hayranı bile değilim!


Babylon kapısında menecerle buluştum. bana değişik sebeplerden teşekkür etti(manken bilgileri, yardımı vs) yarım saat içinde tekrar görüşmek üzere ben de içeri girdim. İçeri sokmam yasak olduğundan da şarap şişesini hemen ona vermem gerekti. bu arada endişelerim de arttı.kendimi hayran olduğu kişi için çığlık atmaya hazır teenager bir hayran gibi hissettim, hani beatles için çığlık atan kızlar gibi, oysa 30 yaşındayım üstelik o şekilde davranmak istemiyorum. muhtemelen ilk defa kulise giriyor olmanın getirdiği heyecan, ingilizce konuşmaya çalışmak ta sebeplerden biri.

Menecer bizi 10 dakkalığına filan soktu içeri ve çok hızlı olmamız gerektiğini söyledi (benden gayrı iki hayran kız vardı). oldukça kafa karıştırıcı bir ortamdı. içeri girer girmez hediyemi nazikçe kabul eden Janine küpeleri verdim. o sırada diger iki hatun, sırasıyla Corner bey ve alvarez beylerle konuşmaktaydılar (muhtemelen de sadece onlarla ilgiliydiler). ben de ne yapacağıma karar veremedim. çok dışa dönük bir insan değilim ve kendisi ya da bir başkası izin verse bile meşhur birinin üstüne atlayamam. bu yüzden duvar kenarında baterist Jon ve iki roadie'nin yanında dikilip, etrafı gözlemledim, atmosferi teneffüs ettim.bu duraklama anında Corner Bey'in bana dik dik bakmakta olduğunu farkettim zira anladım ki ona selam bile vermemiştim. Ne yapayım hayran hatun tarafından zaten meşguldu, ben de sadece yönelme hamlesi yaparak elimi uzattım, tokalaştık. sonra hatırladım ki zaman akıyor, işlerimi vermeliyim. biraz yüksek sesle anlattım bu arada iki tane de roadie'leri oldugunu bilmiyordum, bu yüzden acaip düşeş oldu 6 tane iş götürmüşüm olmam. menecerden özür dileyerek 4 tane gruba 2 tane de roadie'lere verdim işimi.

daha sonra da hepsinden rica ettim, Adem'e yazdığım mektubun sonunu imzalarlar mı diye, nazikçe kabul ettiler.biraz fotoğraf çektirdik, Jon ve roadielerle espriler yaptık, eğlendik. Roadie'lerden biri mixerci olan (adını sormadığıma çok üzüldüm) bana setlist vermeyi önerdi. (ki ne olduğunu ya da ne işe yaradığını google'da araştırana kadar bilmiyordum). menecere gösteriden sonra mankenleri ne yapacaklarını, almayı düşünmüyorlarsa bir tanesine talip oldugumu soyledim, o Corner beye sordu, o da düşüneceğini söyledi. menecer zamanımızın dolduğunu söyleyince ben de alelacele dışarı attım kendimi.

Gösterinin ortasında Chris ve Janine bir mankeni parçalar bölüp seyirciye attılar. Chris pek çok başka şey de attı.millet kudurdu. herkes dokunmaya ve ondan bir parça almaya çalışıyordu. balkondaydım bu yüzdenbütün histeriyi izleyebildim. gösteri sona erince mixerciyi ziyaret ettim o da bana setlisti verip illustrasyon için teşekkür etti. meneceri görmeye gittim manken hadisesini sormak icin. ancak o hayran bi hatunla cok mesguldu.pek bi ilgisiz davrandı sonunda da beni ekti zaten. ben de şansımı baterist Jon ile denemeye karar verdim.Jon davulunu topluyordu, ben de yanına gidip eğer arkada bırakacaklarsa bir manken almak istediğimi, bırakmayı düşünmüyorlarsa da sorun olmadığını bunun da gösteriden önce menecerle konuştugumuzu söyledim. içeri gidip geldi ve yirmi dakka beklememi söyledi.

Tabii ki de bekledim, sonunda, sabahın 3ünde, bütün gösteri boyunca sahnenin ortasında duran mankeni seçip bana verdi ve "Chris'e sordum, o da hepsi senin olsun dedi"dedi. en içten samimiyetimle teşekkür ettim, sonuçta o ilgilenmeseydi böyle bir hediye alamazdım. Email ile de görünmez kadın Lisa'ya en içten samimiyetimle beni desteklediği için teşekkür ettim, o olmasaydı muhtemelen kulise hiç giremezdim.

(bu macerada bedenen ve ruhen yanımda olan herkese de teşekkür ediyorum)


Konu ile ilgili ilginç linkler

IAMX'in PR durumu ve hayran olmak üzerine makale ve tartışmalar (ingilizce)
http://www.iamxforum.com/viewtopic.php?f=4&t=1315
http://blog.catonthewall.net/2009/12/importance-of-fan.html

Corner ile yapılan geçmiş röportajlar (ingilizce)
http://www.catonthewall.net/closerpimps.html
http://blog.catonthewall.net/2008/05/iamx-interview.html

son olarak IAMX'in resmi myspace sayfası
http://www.myspace.com/IAMX

4 Mart 2010 Perşembe

Rest in Peace


The young beatiful lady, talented photographer Nursel Kaymaz, the beloved wife of Kaan Sezyum one of the greatest mind acrobats and writers of our time, has passed away. I mourne her death and wish comfort to her husband of two years who will carry the burden of the loss. Let not the sorrow take control of our existance, hope he will deal with the pain although it's hardly an easy thing to do... may she rest in peace.

One of the biggest fears of my life is to loose someone you love too much without having a chance to say goodbye. It's a big lump on my throat. I don't know how would I survive if such thing happened to me... Although I lost many family members during the years, loosing the beloved one is totally another story. My heart is with everybody who experienced such sorrow although I don't know any special word to say to them.



Zamanımızın en büyük zihin cambazlarından ve yazarlarından Kaan Sezyum'un sevgili eşi, genç ve güzel hanımefendi, yetenekli fotoğrafçı Nursel Kaymaz vefat etti. Kaybının yasını tutuyorum ve bu kaybın yükünü taşıyacak olan eşine huzur diliyorum. Bu acının varlığımızın kontrolünü eline geçirmesine izin vermeyelim, umalım ki muhtemelen kolay olması çok zor bir şey olsa da, bu acı ile başa çıkabilir... huzur içinde yatsın.

9 Şubat 2010 Salı

!!stunning tattoo!!

Thanks to Cookie, a designer and a brilliant illustrator, who posted these marvellous pictures of tattoos in his blog, I got to know these tattoos. One can not believe that these are not brush strokes but actual tattoo inked needle job. I thought he was just kidding but after checking Amanda's site my amazement grew bigger! I want a tattoo like that, and I want it now!! after years of researching tattoos for myself and not liking not even one, I finally found the perfect style! these are BEST TATTOOS EVER! Yay to blotches of colours!



Parlak bir illustratör ve tasarımcı olan Cookie sayesinde, ki kendisi bu muhteşem dövme resimlerini post etmiş bloguna, bu dövmelerden haberim oldu. Bunların fırça ile boyanmamış ama harbiden dövme iğnesi ile yapılmış olduğuna inanmıyor insan. Başta dalga geçiyor sandım ama daha sonra Amanda'nın sitesine bakınca hayranlığım arttı! aynen böyle bir dövme istiyorum ve hemen şimdi istiyorum! yıllarca dövme araştırdım ve bir tane bile beğenemedikten sonra sonunda mükemmel tarzı buldum! bunlar gördüğüm EN İYİ DÖVMELER! renk lekeleri eyoo!