18 Ağustos 2009 Salı

Ayça Şen ve günün getirdikleri

Efendim, geçtiğimiz cuma Virgin radio'daydık. Ayça ve harika ekibi bizi çok iyi karşıladılar. Biraz erken orada olduğumuzdan daha çok vakit geçirdik ve bu sayede de gayet tatlı, keyifli, geyikli ve bir o kadar da hassas konularda muhabbet etme fırsatımız oldu. Ne yalan söyleyeyim sebastian carlos'u tanımıyordum, meğer ödüllü profesyonel bir fotoğrafçıymış kendisi. derkeeen Ayça yayına aldı bizi hop diye, ne yalan söyleyeyim hayatımda radyo yayınına çıkmışlıım yoktu. felan fişmekan, gerisi hayatım boyunca anılarımda yer alcak detayla dolu ama sohbet esnasında yaratıcı iş alanları ve burada çalışan insanlardan, üretilen işlerden ve dertlerden konuştuk. neden böle oluyor gibisinden. (şekil 1 -2)

şekil-1 neden böyle oluyor diye konuşuyoruz/ şekil 2 ortak mutabakat- sansürlü versiyon


Her ne kadar sebastian "kıçınızı kırın oturun aşşa" gibisinden bir geyikle konuyu kapattıysa da kreatif sektörde çalışan pek çok insanın başında dumandır bu patron-işyeri-müşteri üçgeninin yarattığı ikilemler. bir yandan işten anlamayan müşterinin müthiş güvensizliği ve bilgisizliği, bir yandan patronun hep daha çok para hırsı bürümüş karakteri ve tavrı, diğer yandan kovandaki bir işçi arıdan farksız konumdaki yaratıcı olması gereken ve beklenen elemanlar. bütün bunların üstüne çalışılan ortamın berbatlığı tuz biber olur. penceresi olmayan veya yüzbeşinci katta izole olmuş, hatta ulaşımı zor olan bir muhitte, veya kışın dötünüzün donduğu yazın dötünüzün terlediği ( ya da klimadan oranızın buranızın tutulduğu) bir işyerinde insan ne kadar yaratıcı olabilir- diye sorma gereği bile duymuyorum. elbette yaratıcı olur da epey bi dışavurumcu işler üretir herhalde :)

işte böyleyken böyle, üniversiteden yeni mezun olmuştuk, bir arkadaşımız direkman mccann'e girdi, patladık özentiden, ulan ne şanslı diyip duruyoduk. geçenlerde bir sitede-ki linkini vereceğim pek güzel bir site kendisi- mccann'in iç mekanını gördüm, az kalsın tiskintiden ölüyordum. (tiksinti ne acayip bir kelime, kökeni ne acaba?)çalışma ortamında pencere yok, yerler şantiye alanı gibi gri, heryer soğuk, duvarlardan cool'luk akıyor.
(şekil 3)iyiki önüme bir fırsat çıkmamış orada çalışmak için diye sevindim resmen. ne kadar para verdikleri bile umrumda değil, zira cok iyi bir ucretle tubitak bilim yerleşkesinde (gebze) bir işi, yolunu çekemem karrrdeşim diye reddetmiş insanım. bakırköyden çalışmaya oraya giden arkadaşlarıma ayrıca saygı duyuyorum.

şekil 3 -mccann renkli çalışma ortamı :)



neyse işte bu resimleri bulduğum site de insanların işyerlerini fotoğraflayaraktan hangimizinki en güzel diye sundukları bir site, harbiden süper işyerleri var dunyada ama sanırım hiçbiri ülkemizde değil. umutsuzluğa kapılmayalım, hayalimizdeki işyerine benzemesi için patronumuzu ve iş arkadaşlarımızı ikna edelim. benim hayalimdeki işyeri de ahanda aşağıda linki ile birlikte, ütopik bir ortam (şekil 4)

işyeri fotoyraf paylaşması sitesi: http://www.thisaintnodisco.com/ nefis yerler var, ilham olsun!


şekil 4 - ütopya, Selgascano mimarlık ofisi



ahanda diğer resimler : http://www.thisblogrules.com/2009/07/office-in-middle-of-forrest.html

esenlikler dilerim :)

2 yorum:

  1. Oyy oyy En büyük başkan Ayça Şen Başkan :))) Zat-ı muhteremi çooookkkk severim. Eminim çok keyifli bir sohbet olmuştur :)

    YanıtlaSil
  2. Hey gidi McCann heey :) 3 yilim gecti orada... son yilimda komple yenileniyordu. Sanirim bu yenilenmis halinin fotograflari. Calisma ortami superdir. Benim zamanimda Cuma aksamlari zeminde kocaman bir parti salonu vardi ve oraya oglenden baslardi erzak gelmeye :) Bir kamyon alkolu bol icki, bir minibus kuruyemis, bir minibus ile DJ (evet ozel DJ gelirdi her Cuma. Aksam uzeri is bitimi dileyen basar giderdi dileyen arkadaslarini da davet eder bir guzel alemini yapardi :) Hatta McCann'in calisma odalari fantazilere de acik olurdu sabaha kadar ! Daha ben ne diyim :) daha cok sey derim de demiyim.

    YanıtlaSil